Büyükada'da bir gezinti
Vapur Büyükada'ya yanaşınca Zeynep ve Nuri vapurdan indiler. Küçük meydandan geçip biraz çarşıyı gezdiler. Burası ne kadar sakin ve temiz bir yer. Araba yok, egzos yok. İnsan rahat rahat gezebilir, dediler. Tam o sırada yanlarından hızla bir fayton geçti. Az kaldı eziliyorlardı!
'Demek ki burada da dikkat etmek gerekiyor, araba yok ama faytonlar var.' diye düşündüler.
Sonra bir ana turu yapmak üzere bir faytona bindiler. Araba ana caddeden geçerek tepelere doğru yol aldı. Yol boyunca eski ahşap köşkleri hayranlıkla seyredip, Ada'nın eski günlerini kafalarında canlandırmaya çalıştılar.
Yukarıdaki meydana gelince arabadan inip, eşeklerle tepedeki manastıra çıktılar. Yolda çalıların dallarına bağlanmış kağıt kurdeleler dikkatlerini çekti. Zeynep de içinden bir dilek tutup, bir kurdele bağladı. Acaba Nuri de aynı şeyi diliyor muydu?
Manastırı gezdikten sonra, oradaki kır lokantasında denizi ve öbür adaları seyrederek, bir şeyler yiyip şarap içtiler. Güneşin batışını görmeden dönmek istemediler, onun için biraz geciktiler.
Dönüşte iskeleye kadar yürümek zorunda kaldılar. Ama gene de son vapura yetişebildiler. Vapurda Adalar'ın ışıklarını seyrederek hayal kurdular.
No comments:
Post a Comment