Wednesday 27 January 2010

Daily Turkish feed IV


Radyoevinde bir konuşmacı

... Evet, sayın dinleyiciler. Bugünkü konuşmamı şöyle özetlemek istiyorum:

Hiçbir şeye sinirlenmeyin, üzülmeyin. Birçok hastalık üzüntüyle gelir. Diyelim ki, uçağınızı kaçırdınız. Hayatın sonu değil ya. Bir sonrakine binersiniz. Oğlunuzun karnesi kırıklaral dolu. Bu sene sınıfta kalırsa, kalsın. Ne çıkar? Seneye büyür, daha iyi notlar alır. Sevgiliniz sizi bırakırsa, bıraksın. Ağlamaya değer mı? Başkasını bulursunuz. Evinize hırsız mı girdi? En değerli eşyalarınızı mı çaldı? Canınız sağ olsun. Çalışır, kazanır, daha iyilerini alırsınız.

Kısaca hiçbir şeye üzülmeye değmez, sevgili dinleyicilerim. Ruh sağlığınızı koruyabilirsiniz. Sözlerimi bitirirken, hepinize mutluluklar dilerim.

Biraz sonra dışarda, aynı konuşmacının sesi duyuluyor:

- Hangi düşüncesiz buraya park etti? Ben şimdi nasıl çıkacağım? Havaalanına nasıl yetişeceğim? Bu kadar bencillik olmaz!

O sırada, yakındaki bir bankta adamın biri uzanmış, yatıyor. Gürültüyü duyunca başını kaldırıp söylenniyor:

- Arabanın sahibi gelir canım, o kadar önemli değil. Sinirlenmeyin, üzülmeyin...

- Sana akıl soran oldu mu? Sen kendi işine bak. Of Tanrım, çıldıracağım.




No comments:

Post a Comment